Doğal öldürücü hücreler (natural killer cells-NK hücreler) kan dolaşımında bulunan ve hedef hücreleri yok eden bir lemfosit tipidir.Gebeliğin başlangıcı (implantasyon) ve ilerlemesi (plasentasyon) gibi erken gebelik dönemlerinde, NK hücrelerine benzer ancak öldürücü kuvveti daha az olan bir takım hücrelerin rahim zarı çevresinde bulunduğu bilinmektedir.Rahime ait doğal öldürücü hücreler (uterine natural killer cells-uNK) olarak isimlendirilen bu hücrelerin fonksiyonları net olarak bilinmememekle beraber mevcut bilgimiz bu hücrelerin desidual (gebelik dönemindeki rahim zarı) elementler ve trofoblastik hücrelerle (ana rahimine tutunmayı sağlayan embriyo hücreleri) birlikte çalışarak plesantasyon sürecini düzenledikleri yönündedir.
Hal böyle iken,günümüzde özellikle tekrarlayan tüp bebek başarısızlıkları olan ya da tekrarlayan düşük hikayesi olan hastalara,hem bilimsel bir geçerliliği olmayan hem de klinik uygulamaları kontrol eden üst kurulların tavsiyelerine danışılmadan pek çok klinik test ve tedavi artan oranlarda uygulanmaktadır.Maalesef bu uygulamaların nedeni ,gebeliğin devam etmesi için embriyonun uNK (uterine natural killer cells-rahim yerleşimli doğal öldürücü hücreler) tarafından yok edilmesinin baskılanması fikridir ki henüz kanıtlanmamış,bilimsel temeli oluşmamış ve adeta bir ”mit” haline gelen bir önermedir.uNK hücrelerin ya da dolaşımdaki NK hücrelerin fonksiyonlarının baskılanmasının tekrarlayan düşükleri azalttığı ile ilgili bilimsel kanıtlar YETERLİ DEĞİLDİR.
Sağlık profesyonelleri ve hastaları gebelik sonuçlarını iyileştirmek için deneyecekleri bu immünmodülasyon tedavilerini dikkatlice değerlendirmelidirler.Çünkü henüz sıkı denetimlerin oluşmadığı bu alandaki uygulamalar açıkça tüm faydaları aşan potansiyel riskler taşımaktadır.
Ayrıca son yıllarda yayınlanan bir derlemede (Cochrane Review-Wong et al.,2014) ,paternal hücre bağışıklaması ve intravenöz immünglobulin (IVIG) tedavilerinin canlı doğum oranlarını plasebo tedavilere oranla artırmadığı da ifade edilmiştir.
Lipid emülsiyonları (İntralipid),intravenöz immünglobulin (IVIG),kortikosteroid tedavileri),Anti-tumour necrosis (Anti-TNF) ve Granulocyte-Colony Stimulating Factor (G-CSF) uygulamaları günümüzde immünmodülasyon için kullanılan ajanlardır ve potansiyel riskleri faydalarından yüksek tedavilerdir.
Bu tip uygulamaların potansiyel risklere rağmen oldukça serbest şekilde uygulanmasının ardında yatan neden ise tüp bebek ve erken dönem gebelik kayıpları ile ilgilenen merkezler lisans alıp takip edilirken,immünmodülasyon uygulamaları için böyle bir takibin olmadığı gerçeğidir.Ticari kaygılar ve hasta talepleri bir yere kadar anlaşılabilir ve karşılanabilir ancak bu tip uygulamaların hastane dışı ortamlarda uygulanması ve kontrol edilmemesi büyük bir sakınca oluşturmaktadır.
Ashley Moffet ve Norman Shreeve’in Human Reproduction 7.Mayıs.2015 tarihinde yayınlanan bilimsel makalesinden derlenmiştir.
(Human Reproduction,Vol.30,No.7 pp.1519-1525,2015)